Hani derler ya insan çocukluğunda neyi eksik yaşadıysa ilerde ilk onu tamamlamaya çalışırmış. Biz sevgiden eksik kalanların kendilerini tamamlamaya çalıştığı bir yolculuk, kalabalıklar içinde yalnız kalanların bir deplasmanı daha bitti.

Sezon başından beri öğrenci olarak ekonomik şartların zorluğunu yaşarken İstanbul’dan kalabalık bir deplasman çıkartması yapamamamız bizi düşündürüyor, bunun üzerine planlar yapıyorduk. İmkânlarımız kısıtlı dahi olsa inancımız imkânlarımızın kısıtlılığının önünde oldu hep. Koordinatörümüz Ali Furkan Yılmaz’ın seferberlik ilan etmesi ve gelemeyenlerin de yeter ki kardeşlerimiz rahat gidip gelsin deyip fedakârlıklarda bulunmasıyla aslanlar gibi bir deplasman yaptık. Yolda bozulan otobüs ve talihsiz bir kaza sonucu dostumuz Hamit’in ayağının kırılmasından dolayı yarı yoldan dönmesi gibi canımızı sıkan hadiseler olsa da Giresun’a vardığımızda çocuklar gibi şendik. Hepimiz şunu biliyorduk ki tribünde kazandığımız bir savaşı sahada kaybetmemizin imkânı yoktu. Öyle de oldu. Takım ikinci gole kadar biraz tutuk kalsa da ilerleyen dakikalarda Giresun’u esir alan tribünümüzün de etkisiyle maçı koparmasını bildi. Maçtan önce Giresun temsilciliklerimizin hazırladığı koreografi kartonlarının hiç izin alınmamışcasına yetkililer tarafından keyfî olarak kaldırılması güzel gecenin en tatsız tarafıydı. Yaşanan aksiliklere rağmen biz tribünde, Galatasaray sahada kazandı!
Dönüş yolumuz gidişimize göre rahattı, yerlerde yatanları, pestili çıkanları görmek mümkündü ama kimse sesini çıkarmıyor, saatlerce oturamamasını dert etmiyordu. Çünkü ne olursa olsun beraberdik, mutluyduk ve en önemlisi Galatasaray kazanmıştı.

Bir yola daha son deplasmanımıza çıkar gibi çıktık. Bir maçı daha son maçımızı izler gibi izledik.

Her maçı son maçıymışcasına yaşayanlara selam olsun.